SANA DÜN BİR TEPEDEN BAKTIM AZİZ İSTANBUL
Sana dün bir tepeden baktim aziz İstanbul
Görmedim gezmedigim, sevmedigim hic bir yer
Ömrum oldukca, gönul tahtima keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer
Nice revnakli sehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan
Yaşamistir derim, en hoş ve uzun rüyada,
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan
Saint George adına yapılan Aya Yorgi Kilisesi, Büyükada'nın en yüksek noktalarından birinde konumlanmıştır. Ortodoks kilisesinin otoritesi sayılan başpiskoposluğun Türkiye'de kabul ettiği kilise olma özelliğini taşır.
Rumlar tarafından Aya Yorgos olarak adlandırılan kilise, zaman içerisinde Aya Yorgi olarak anılagelmiştir. Kilisenin en çok göze çarpan motifi, denizden çıkan canavarı mızrağı ile öldüren Saint George ikonasıdır. Çeşitli okült yazılarda ise bu ikonun aslında birçok ruhsal anlam taşıdığı ifade edilir. Bu ikonalar hakkında anlatılan ve kiliseyi böylesine önemli bir ziyaret & adak merkezi haline getiren bir efsane vardır.
Anlatılanlara göre; Bizans döneminde işgal altında kalan Aya Yorgi kilisesindeki ikona ve kutsal cisimleri kurtarmak isteyen papazlar, söz konusu cisimleri toprağa gömüp üzerini kapatmışlar... Aradan geçen uzun yıllardan sonra aziz Aya Yorgi, bir çobanın rüyasına girmiş ve kiliseye uzanan yolu tırmanmasını, çan sesi duyduğu yerde durup kazmasını söylemiş...
Olayı fazla dikkate almayan çoban, aynı rüyayı 3 gece üst üste görünce "bu işte bir iş var" diyerek çıplak ayakla (fakirlikten olabilir) ve hiç konuşmadan (yalnız çıktığı için olabilir) kiliseye uzanan uzun yokuşu tek başına tırmanmış. Rüyasında görmüş olduğu olay gerçekleşmiş; kiliseye yaklaştığı anda çan sesleri duymaya başlamış ve tam o noktayı kazıp, gömülü cisimleri bulmuş. Üstelik; cisimlerin her biri gömüldüğü günkü kadar yeniymiş.
Adı geçen ikona ve diğer eşyalar, bugün Aya Yorgi kilisesinde sergilenmektedir. Kapısında yazan bilgiye göre; söz konusu kilise, ikonların ilk saklandığı kilise değil, onun yerine yenilikçi bir papaz tarafından yaptırılan ve zaman içinde restore edilen 2 kilisenin yenisi imiş; yani toplamda 3 kilise söz konusu imiş.
Ayrıca bu kilise, hıristiyanların 2 hac noktasından biri kabul edilir (diğeri Meryem Ana'dır) ve yılın iki tarihinde (23 Nisan ve ve 24 Eylül) ziyaretçi akınına uğrar; öyle ki, ne vapurlarda, ne kiliseye çıkan yolda, ne de kilisede adım atacak yer bulunmaz. Hıristiyan inanışına göre, Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanlar yarı hacı sayılırlar, tam hacılık ise Efes'deki Meryem Ana Kilisesi'nin ziyareti ile gerçekleşir. Bu tarihlerde sabahın ilk ışıklarıyla birlikte adaya ulaşmak gerekir, yoksa izdiham sebebiyle kilisenin kapıları kapanabilir. Zaman zaman polisler insanları kontrol etmek durumunda kalırlar. Şanslı ziyaretçiler, yokuşu hiç konuşmadan çıkarlar ve kilisede dilek dilerler; dilek dileyenler kiliseden bir adet çan veya anahtar alır. Dilekleri gerçekleşen kişilerin kiliseye geri gelip aldıkları objeyi geri vermesi gerekir; yanlarında biraz yağ getirmeleri de tercih edilir (yorumsuz not: dileği gerçekleşen Şeyda almış olduğu anahtarı geri götürmeyi unutunca rüyasına giren bir papaz kendisine bunu hatırlatmıştı). Kilise, yılın diğer zamanlarında da ziyarete açıktır.
Aya Yorgi kilisesine çıkan yol, çalılara bağlanmış ipler, üst üste konmuş taşlar ve tırmanırken yolda açılmış makara makara iplerle doludur. Yaygın inanışa göre bu yolu hiç konuşmadan çıkan ve yoldaki çalılara ip bağlayan kişinin dileği gerçekleşir ve işleri çözülür, yolu bir makara ipi aça aça çıkan kişinin ise kısmeti açılır.
Ayrıca havası ve manzarası çok güzel ve huzurludur, yanıbaşında yer alan lokantada ise enfes yemekler yenebilir. Büyükada'ya gelip de burada yemek yemeden dönmek büyük bir kayıp sayılır.
evet dün ayayorgi kilisesinde bir izdiham vardı Rumlar tarafından Aya Yorgos olarak adlandırılan kilise, zaman içerisinde Aya Yorgi olarak anılagelmiştir. Kilisenin en çok göze çarpan motifi, denizden çıkan canavarı mızrağı ile öldüren Saint George ikonasıdır. Çeşitli okült yazılarda ise bu ikonun aslında birçok ruhsal anlam taşıdığı ifade edilir. Bu ikonalar hakkında anlatılan ve kiliseyi böylesine önemli bir ziyaret & adak merkezi haline getiren bir efsane vardır.
Anlatılanlara göre; Bizans döneminde işgal altında kalan Aya Yorgi kilisesindeki ikona ve kutsal cisimleri kurtarmak isteyen papazlar, söz konusu cisimleri toprağa gömüp üzerini kapatmışlar... Aradan geçen uzun yıllardan sonra aziz Aya Yorgi, bir çobanın rüyasına girmiş ve kiliseye uzanan yolu tırmanmasını, çan sesi duyduğu yerde durup kazmasını söylemiş...
Olayı fazla dikkate almayan çoban, aynı rüyayı 3 gece üst üste görünce "bu işte bir iş var" diyerek çıplak ayakla (fakirlikten olabilir) ve hiç konuşmadan (yalnız çıktığı için olabilir) kiliseye uzanan uzun yokuşu tek başına tırmanmış. Rüyasında görmüş olduğu olay gerçekleşmiş; kiliseye yaklaştığı anda çan sesleri duymaya başlamış ve tam o noktayı kazıp, gömülü cisimleri bulmuş. Üstelik; cisimlerin her biri gömüldüğü günkü kadar yeniymiş.
Adı geçen ikona ve diğer eşyalar, bugün Aya Yorgi kilisesinde sergilenmektedir. Kapısında yazan bilgiye göre; söz konusu kilise, ikonların ilk saklandığı kilise değil, onun yerine yenilikçi bir papaz tarafından yaptırılan ve zaman içinde restore edilen 2 kilisenin yenisi imiş; yani toplamda 3 kilise söz konusu imiş.
Ayrıca bu kilise, hıristiyanların 2 hac noktasından biri kabul edilir (diğeri Meryem Ana'dır) ve yılın iki tarihinde (23 Nisan ve ve 24 Eylül) ziyaretçi akınına uğrar; öyle ki, ne vapurlarda, ne kiliseye çıkan yolda, ne de kilisede adım atacak yer bulunmaz. Hıristiyan inanışına göre, Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanlar yarı hacı sayılırlar, tam hacılık ise Efes'deki Meryem Ana Kilisesi'nin ziyareti ile gerçekleşir. Bu tarihlerde sabahın ilk ışıklarıyla birlikte adaya ulaşmak gerekir, yoksa izdiham sebebiyle kilisenin kapıları kapanabilir. Zaman zaman polisler insanları kontrol etmek durumunda kalırlar. Şanslı ziyaretçiler, yokuşu hiç konuşmadan çıkarlar ve kilisede dilek dilerler; dilek dileyenler kiliseden bir adet çan veya anahtar alır. Dilekleri gerçekleşen kişilerin kiliseye geri gelip aldıkları objeyi geri vermesi gerekir; yanlarında biraz yağ getirmeleri de tercih edilir (yorumsuz not: dileği gerçekleşen Şeyda almış olduğu anahtarı geri götürmeyi unutunca rüyasına giren bir papaz kendisine bunu hatırlatmıştı). Kilise, yılın diğer zamanlarında da ziyarete açıktır.
Aya Yorgi kilisesine çıkan yol, çalılara bağlanmış ipler, üst üste konmuş taşlar ve tırmanırken yolda açılmış makara makara iplerle doludur. Yaygın inanışa göre bu yolu hiç konuşmadan çıkan ve yoldaki çalılara ip bağlayan kişinin dileği gerçekleşir ve işleri çözülür, yolu bir makara ipi aça aça çıkan kişinin ise kısmeti açılır.
Ayrıca havası ve manzarası çok güzel ve huzurludur, yanıbaşında yer alan lokantada ise enfes yemekler yenebilir. Büyükada'ya gelip de burada yemek yemeden dönmek büyük bir kayıp sayılır.
biz de bir önceki gün büyük adanın en zirve noktası olan buraya gittik
manzara Yahya Kemal Beyatlı nın sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul demiş olabileceği bu naktadaydık
konuya mankenlik yapan kızım arkasından görülen manzara bir hanım efendinin giydiği elbisesinin etekleri ve hatta eteklerinde işlenmiş nakışları gibi duran kıyı büyük adanın sahili
tabi aya yorgi nin dünkü gününde insanların aslında sonradan uydurdukları bir inanışa göre yokuşun alt noktasından zirveye göre ip tutup onu koparmadan ulaştırırsanız niyetiniz ne ise kabul olurmuş
tabi arkadan gelenleri düşünmeden bunun nasıl mümkün olabileceği unutulmuş
herkesin ellerinde getirdiği ipleri yerlere dizerek bir çevre kirliliği oluşturulduğu hiçe sayılarak
zaten sabah olmadan bu ipler yerinden toplanıp imha edeilmekte
güneşin doğuşu ve batışı bu noktada n böyle görünmekte
buraya akşam üzeri çıkmaya gayret ederseniz güneşin İstanbulun semalarından batışını seyrederek günü sonlandırabilirsiniz bizim gibi
adaların en üst noktasını buradan seyredebilirsiniz
hatta istanbul u yarım ay şeklinde buradan seyre doyulmadığını bil müşahede edebilirsiniz
akşamüstü istanbulun yanan ışıklar ve hava şansınıza temiz ise değmesin kimse keyfinize
amatörce çekilen fotoğraflarla ancak bu kadarını paylaşabiliyorum
gidecek olanlar temiz yağmursuz bir gün tercih ederlerse iyi olur
belli bir noktaya kadar fayton çalışıp lünapark noktasından sonra yayan olarak gidilen tatl ıfakat uzun bir arnavut kaldırım taşlarla döşenmiş yol arada da iki adet çeşme var
bir son not da ayağınıza mutlaka spor ayakkabı giyin ,yollar kösele ayakkabıya uygun değil
istanbulu seyrederken zevkine doyamacaksınız
ŞİİR GÜZEL GEZİNİZ GÜZEL HER ŞEY BİRBİRİNDEN GÜZEL
YanıtlaSilHAYIRLI AKŞAMLAR
hoşgeldiniz
YanıtlaSilsiz hepsinden daha güzel iltifat etmişsiniz teşekkürler